Öne Çıkanlar Perakende

HAYALLERİMİZİ GERÇEKLEŞTİRMENİN EN İYİ YOLU İNANMAKTIR

Şubat sayımızda Climber B.C. Yönetim Kurulu Üyesi Mithat Samsama ile markalaşma çalışmalarını, stratejilerini ve hedeflerini konuştuk.

Okuyucularımız için biraz kendinizden bahseder misiniz?

1977 yılında Adıyaman’ın Gerger ilçesinde dünyaya geldim. Ataerkil ve kalabalık bir ailede büyüdüm. İlköğretimi Gerger’de tamamladıktan sonra küçük yaşta İstanbul’a gelerek iş hayatına atıldım. İş hayatımla birlikte aynı anda eğitimime devam ettim. Önce açıktan ortaokul daha sonra da akşam lisesini okudum. Üniversiteyi ise genç arkadaşlarla birlikte üniversite atmosferini yaşamak istediğimden Aydın Üniversitesi Halkla İlişkiler Reklam ve Tanıtım Bölümü’nü örgün olarak bitirdim. Ön lisansla mezun olduktan sonra dikey geçiş yaparak, Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü’nde lisansını tamamladım. Okumak benim için bir tutku olduğundan, halen Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümünde eğitimime devam etmekteyim. 1987 yılında Bayrampaşa’da küçük bir hazır giyim atölyesinde çırak olarak çalışmaya başladığımda artık iş hayatına atılmıştım. Daha sonra Mercan, Süleymaniye ve Gedikpaşa’da farklı atölyelerde çalıştım. Buralarda bir süre deneyim kazandıktan sonra 1989 yılında kardeşlerimle birlikte Yenibosna’da “CUNO Tekstil Konfeksiyon Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ni kurdum.

Firma olarak kuruluş hikâyenizi anlatabilir misiniz?

CUNO Tekstil olarak biz bir dünya markası olma hayalimize inanarak, inandığımız değerlerin uğrunda savaşarak ve çok çalışarak gerçekleştirmeye çalışıyoruz. İş hayatının vazgeçilmez hususu; dürüst ve ilkeli olmaktır ve u inançla yola çıkmıştık. Birkaç makine ile fason üretime başladığımızdan bu yana en önemli ilkemiz dürüstlük, işimizi doğru yapmak, iyi insan olmak düsturuyla insana yatırım ve saygı olmuştur. 1989 yılında 9 makineli ve iki ortaklı bir atölyeye üçüncü ortak olarak başladık. Dünyanın önde gelen markalarına fason üretim gerçekleştirdik. 1995 yılı itibariyle biz Climber B.C. markasını oluşturduk ve Laleli’de eski Sovyet ülkelerine ihracat yapmaya başladık. Akabinde iç piyasada LUXOR markası ile iç pazara odaklandık ve bu çalışma neticesinde yaklaşık 180 mağazalık çok ciddi bir bayi ağımız oluştu ve tüm Türkiye’de bilinen bir marka olmuştuk. Ancak arkasında bir sistem ve kurumsal yapının olmaması, aynı zamanda iç pazardaki daralma ve krizler sonucu iç pazardan çekilmek zorunda kaldık. Aile işletmeleri yönetim sistemiyle ilgili çalışmalarımız uzun zamandır devam etmektedir. Aile işletmesi anayasası ve aynı zamanda aile anayasalarını 2007’de oluşturduk. Başarılı olması adına pazarlama, mali işler ve insan kaynakları alanlarından yönetim danışmanları ile bir danışma kurulu oluşturduk. Yaptığımız yönetim kurulu toplantılarımızda aldığımız kararlar doğrultusunda dünyadaki değişim ve dönüşümün doğrultusunda stratejilerimizi güncelleyerek yolumuza devam ediyoruz.

Markalaşma çabalarınız karşısında nasıl bir yol izlediniz?

Biz 2001’den sonra tamamen markalaşmaya odaklandık. Öncelikle yaşadığımız sıkıntıdan bir ders çıkardık ve bu sıkıntıları bir daha yaşamamak için bir yol haritası hazırladık. Kendi kültürümüze uygun kuralları olan ve sistemli ilerlemek adına kurumsallaşma kararı aldık. Bir taraftan kurumsallaşmayı ve organizasyon yapılanmasını devam ettirirken, diğer taraftan markalaşma yolunda emin adımlarla yolculuğumuza devam ettik. Ben şuna inanıyorum; bir işletmenin veya bir markanın her şeyden önce bir kültürü olmalı. Kültürü olmadan, altyapısı olmadan hiçbir yere varamazsınız. Bunun bir yaşam felsefesi, bir kültürü ve bir hikâyesi olması lazım. Bir kültürü, felsefesi ve hikâyesi olan markalaşma yolunda emin adımlarla ilerleyebilir.