Bayim Olur Musun? 23. Yılında
27 yıllık yayıncılıktan fuarcılığa uzanan birikimiyle Medyafors, Türkiye’de markalarla yatırımcıları buluşturan en güçlü köprülerden biri. Bu yıl 23. kez düzenlenecek “Bayim Olur musun?” fuarının başarı sırlarını Medyafors’un kurucusu Özhan Erem’den dinledik.
1) 1988’den bu yana sektörde öncü organizasyonlara imza atan Medyafors, ulusal ve uluslararası alanda markalara ve girişimcilere hizmet veriyor. Medyafors markasının hikâyesini ve sunduğu hizmetleri anlatır mısınız?
1988’de kurduğum Medyafors, köklerini yayıncılıktan alan bir organizasyon şirketi. Öncesinde 14 sektörel dergi yayınlayan bir yayıncı olarak “dağıtım kanalında çatışmayı önleme ve çözüm” odağında yetiştim; bu editoryal disiplin bugün işimizin her alanına yansıyor. Zaman içinde fuar, içerik ve veri analitiğini tek çatı altında topladım. Amacımız; markalarla yatırımcıları doğru zamanda, doğru zeminde buluşturmak ve bunu bir defalık değil, sürdürülebilir şekilde yapmak.
Medyafors bugün üç ana eksende çalışıyor: (1) Organizasyon: “Bayim Olur musun?” başta olmak üzere B2B buluşmalar, kapalı oturumlar ve hedef pazar toplantıları. (2) İçerik ve görünürlük: Röportaj, duyuru, haber akışı; gerektiğinde TV/online yayın tecrübemizin getirdiği prodüksiyon disiplini. (3) Veri ve buluşturma: Yıl boyunca çalışan buluşturma platformumuz, yaklaşık yüz bin yatırımcı profiliyle markaların lokasyon, sermaye ve ilgi kriterlerini eşleyen randevu–teklif–sözleşme akışını yönetir. Bu yapıyı, yer yer “kontrollü buluşturma” metoduyla; yani tarafların ölçütlerine göre filtrelenmiş ve takvime bağlanmış görüşmelerle işletiyoruz.
Bizi ayıran taraf, “tek atımlık” satış yerine kalıcı ihracat ve bayrak mağaza yaklaşımıdır. Yurt dışında kendi mağazası açılan franchise modeli; perakende marjı, ürün tedariki ve royalty üzerinden düzenli döviz akışı üretir. Burada diaspora ile köprü kurmak, master–alt franchise kademelenmesini doğru kurgulamak, gerektiğinde bankalar ve Eximbank ile finansmanı yapılandırmak, hatta GSYO benzeri kurumsal sermaye mekanizmalarını devreye almak; Medyafors’un sahada üstlendiği kritik işlerdir. Kısacası, bir fuar şirketinden çok, veriye dayalı ve disiplinlerarası bir büyüme mimarlığı yapıyoruz.

2) Bu yıl 23. kez düzenlenen Türkiye’nin franchise ve markalı bayilik alanındaki en köklü organizasyonlarından biri olan Bayim Olur musun? Fuarları hakkında 22 yıllık deneyimlerinizi paylaşır mısınız?
“Bayim Olur musun?” 23. kez düzenleniyor; bu, 22 yıllık birikimin toplamı. Fuar takvimde dört gün sürer; asıl değer ise bu temasların yılın üç yüz altmış bir günü portalda olgunlaşmasıyla ortaya çıkar. Standın önünde başlayan sohbet, portaldaki randevu–teklif–sözleşme akışıyla ölçülebilir bir iş hattına dönüşür. Bu nedenle fuarı bir başlangıç töreni, portalı ise yıl boyu hasat alanı olarak görüyorum.
Kurgu tarafında her yıl iki konuya odaklanıyoruz: (1) Seçicilik ve kürasyon: Katılımcı marka karmasının birbirini tamamlamasına ve tekrarsız olmasına özen gösteriyoruz. (2) Uluslararasılaşma: Bu yıl özellikle master franchise vermek üzere gelen yabancı marka sayısındaki artış, iki yönlü koridoru güçlendiriyor; Türk markalarının dışarı açılımı kadar, global markaların Türkiye ve bölgeye ilgisi de hızlanıyor.
Rakamlar açısından; geçen yıl fuardan bir sonraki fuara uzanan on iki aylık dönem için öngördüğümüz yaklaşık bir milyar dolar seviyesinde iş hacmi sahada büyük ölçüde gerçekleşti. Bu yılki yabancı katılımın niteliği nedeniyle, içinde bulunduğumuz fuardan iki bin yirmi altı fuarına kadar periyotta yaklaşık bir virgül iki milyar dolar bandında iş hacmi öngörüyoruz. Bu sonuç; dört gün fuar ve üç yüz altmış bir gün “kontrollü buluşturma” modeli sayesinde mümkün oluyor.
3) Franchise sektörü, istihdamdan yatırım hacmine kadar ekonominin birçok alanında önemli bir rol oynuyor. Fuarlar ise bu sürecin hızlanmasına ve görünür hâle gelmesine yardımcı oluyor. Franchise sektörü Türkiye ekonomisine hangi katkıları sağlıyor ve fuarlarınız bu katkıyı nasıl destekliyor?
Franchising; istihdamdan sabit yatırıma, tedarik zincirinden ihracata kadar çok katmanlı bir etki üretir. Bir mağaza açıldığında sadece doğrudan ekip işe alınmaz; mimari ve dekorasyon, ekipman, gıda dışı sarf, lojistik, yazılım, denetim, finansman ve sigorta gibi çevresel halkalar da harekete geçer. Bu zincir, kayıtlı istihdamı artırır, vergi tabanını genişletir ve yerli üreticinin pazara erişimini kolaylaştırır. İhracat tarafında ise bayrak mağaza modeli, geleneksel toptancı düzeninin fiyat yarışına sıkışan doğasına alternatif sunar: Marka, hedef pazarda kendi hikâyesini anlatır; perakende marjı, sevkiyat faturaları ve royalty ile sürekli döviz girdisi üretir.
Burada iki kaldıraç öne çıkıyor. Birincisi diaspora: Hem yerel dili hem bizim kültürümüzü bilen yatırımcılar, ilk yıl sürtünmeyi azaltır; müşteri iletişimi ve ekip yönetimi daha pürüzsüz yürür. İkincisi finansman: Ziraat ve Halkbank’ın yurt dışı şubeleri ile Türk Eximbank üzerinden yatırım kredisi ve ekipman finansmanını yapılandırıp, taksitlerin royalty’den mahsup edildiği düzenli tahsilat mekanizmaları kurabiliyoruz. Bu, teminat baskısını hafifletir ve nakit akışını öngörülebilir kılar.
Fuarların rolü ise görünürlük, güven ve hızdır. Dört günde tanışılan potansiyel, yılın geri kalanında “kontrollü buluşturma” metoduyla ölçülebilir bir satış hunisine dönüşür. Yaklaşık yüz bin yatırımcı profili üzerinde çalışan buluşturma yapısı; randevu, teklif ve sözleşme süreçlerini tek akışta toplar. Sonuç; istihdam ve yatırım hacmi tarafında ölçekli büyüme, ihracat tarafında ise kalıcı döviz akışıdır.
Özhan Erem kimdir?
Bin dokuz yüz altmış bir İstanbul doğumlu; kökleri Girit’in fethine uzanan bir aileden geliyor. İş hayatında ise Perşembe Pazarı kökenli, ahilik ve centilmenlik kültürünü baş tacı etmiş (söz senet, emeğe saygı, ölçü tartı adaleti, kazan kazan esası) bir ailenin parçası. Galatasaray Lisesi mezunu; ardından Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi (Pazarlama) lisansını tamamladı. İki erkek evlat babası.
Kırk yılı aşkın mesleki çizgisinde yayıncılık, fuarcılık ve medya ana eksenleri oluşturuyor. Medyafors’u kurmadan önce, internet ve mobilin olmadığı dönemde tedarikçiden perakendeciye yaklaşımıyla on dört farklı sektörel dergi yayımladı; yayın politikası “dağıtım kanalında çatışmayı önleme ve çözüm” odaklıydı. İki bin iki yılında “Reel Sektörün Ekonomi Kanalı” Expo Channel’ı kurup KOBİTÜRK projesiyle bin beş yüz civarında KOBİ’ye görünürlük sağladı. Türkiye’nin ilk Private Label Fuarının başlatıcılarından biri olarak PLAT ekosisteminin kurumsallaşmasına katkı verdi.
Bugün Medyafors’ta yirmi üç yıldır “Bayim Olur musun?” fuarını yürütüyor: fuar dört gün, portal üç yüz altmış bir gün çalışıyor; kontrollü buluşturma modeliyle üretilen iş hacmi, fuarın yaklaşık on katına ulaşıyor. Yaklaşık yüz bin yatırımcı verisiyle markaları doğru profillerle buluşturuyor. Onun kavramsal çerçevesinde kalıcı ihracat ve bayrak mağaza yaklaşımı merkezî yer tutuyor; amaç, veriye dayalı, disiplinler arası ve kalıcı sistem inşa etmek.
Eğitim, kültür ve spor tarafında; futbola ve basketbola yakın bir ilgisi var, koyu Beşiktaşlı. Modern sanat ve müziğin her türlüsünü takip ediyor. Tasavvuf edebiyatı ve divanlar üzerinden insanı anlamaya çalışırken, toplumda duygusal zekâ ve empatinin yükseltilmesine kafa yoruyor. İş kurduğu her alanda dünyayı yerinde incelemeyi, sahadan öğrenmeyi ve disiplinlerarası düşünmeyi temel prensip sayıyor. Ve işin esprisi: tam bir Oğlak; planlı, sorumluluk sahibi ve hedefe inatla sadık—takvimiyle arası iyi, işi şansa bırakmaz.
Kalıcı ihracat nedir?
Öncelikle belirtmeliyim ki “Kalıcı İhracat” kavramını geliştirirken ana motivasyonum, Türkiye’nin ihracat alanında karşılaştığı temel sıkıntılardan biri olan, yabancı ülkelerdeki satın alıcılar ile kurulan kısa vadeli ilişkilerin, global dağıtım kanallarının sadakatsiz yapısı altında sürdürülemez olması gerçeğinden kaynaklanmaktadır.
Uluslararası ticaretin olağan akışında, bugün bir yabancı müşteri sizden alışveriş yapabilirken, yarın daha avantajlı bir global tedarikçi bulduğu an itibarıyla tercihini değiştirebilir.
Bu durum, işletmeler için önemli bir belirsizlik ve istikrarsızlık kaynağı oluşturur.
Buna karşın, kalıcı ihracat kavramı, özellikle franchise mağazalar yoluyla sürdürülebilir ticareti mümkün kılarak bu açmazın üstesinden gelmeyi hedefler.
Bu yaklaşım, markaların yurt dışı pazarlardaki varlıklarını güçlendirmelerine ve uzun vadeli, karşılıklı fayda sağlayan ilişkiler kurmalarına olanak tanır.
Bu şekilde, kalıcı ihracat, global pazarda daha istikrarlı ve öngörülebilir bir iş modeli sunar.
Kalıcı ihracat; hedef pazara tek seferlik konteyner satmak yerine, markanın o ülkede kalıcı bir bayrak mağaza ve franchise ağı kurarak perakende marjı + ürün tedariki + royalty üzerinden düzenli döviz akışı üretmesidir. Böylece toptancı ve distribütör tarafındaki fiyat yarışına sıkışmadan, fiyatı ve hikâyeyi marka belirler.
Modelin omurgası üç parçadan oluşur: Birincisi bayrak mağaza: İlk mağaza, marka standardının vitrini ve eğitim üssüdür; doğru lokasyon ve ekip ile ülke çapında ölçeklenmeye yön verir. İkincisi franchise ağı: Yerel girişimcilerin bilgi ve ilişkileri; merkezin eğitim, denetim, pazarlama ve tedarik disipliniyle birleşir. Üçüncüsü finansman: Ziraat ve Halkbank’ın yurt dışı şubeleri yatırım kredisini, Türk Eximbank ise dekorasyon ve ekipmanı uzun vadeye yayabilir. Taksitlerin royalty’den mahsup edildiği mekanizma ile tahsilat öngörülebilir hâle gelir.
Neden “kalıcı”? Çünkü müşteri sadakatiyle gelir, arkası gelmeyen siparişlerle değil, mağaza sayısı ve sepet büyüklüğüyle artan bir akışa dönüşür. Diaspora yatırımcıları, hem yerel dili hem markanın kültürünü bildikleri için açılış ve operasyonu hızlandırır; ilk yıl sürtünmelerini azaltır. Sonuç; tek atımlık satış yerine, ölçeklendikçe düzeni oturan bir döviz metronomu.
Makro pencereden bakıldığında, kalıcı ihracat; Türkiye’nin dış ticaret ve cari denge hedeflerine katkı veren yapısal bir araçtır. Ürün bazlı iniş çıkışlara duyarlı klasik ihracat kalemlerinin yanında, mağaza ve royalty kaynaklı süreklilik taşıyan döviz girişleri oluşturur. Tedarik zinciri ülke içinde kaldıkça yerli üreticiye ölçek sağlar, teknoloji ve hizmet ihracını tetikler, markanın değerleme çarpanını yukarı çeker. Bu nedenle kalıcı ihracat, sadece şirket stratejisi değil; ülke stratejisi olarak ele alınmalıdır.