Alışveriş merkezleri yalnızca perakendenin değil, turizmin de yeni çekim merkezleri olabilir. Doğru pazarlama ve stratejik entegrasyon ile Türkiye’nin turizmde hedeflediği kişi başı harcamalara ulaşması mümkün.
Bir turizmci olarak ve alışveriş merkezi sektörünü de yakından bilen biri olarak, Türk turizminin nabzını tutarken yalnızca konaklama ve misafir ağırlamanın ötesinde, turizmin ekonominin farklı damarlarına nasıl etki ettiğini gözlemleme fırsatım oluyor. Türkiye, coğrafi konumu ve kültürel zenginliği ile turizmde dünyanın en cazip ülkelerinden biri. Ancak bu potansiyeli sürdürülebilir bir modele dönüştürmekte zorlanıyoruz.
Turizm, ulaşımdan gıdaya, perakendeden gayrimenkule kadar birçok sektörü doğrudan etkileyen bir ekosistemdir. Alışveriş merkezleri, özellikle İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerde yabancı ziyaretçilerin seyahat deneyimlerinin önemli bir parçasına dönüşüyor. Bir turist için otel konforu kadar alışverişte sunulan çeşitlilik ve hizmet kalitesi de tatil algısını belirleyebiliyor. AVM sektörünün yıllardır sahip olduğu dinamik yapı, turizmle birleştiğinde ülke ekonomisine katma değer sağlayacak güçlü bir sinerji ortaya çıkarabilir. Alışveriş merkezlerini turizmin bir segmenti olarak ön plana çıkarıp doğru şekilde pazarladığımızda, kişi başı harcama hedeflerine ulaşma şansımız ciddi biçimde artar.
Resmi istatistikler turizmde her yıl yeni rekorların kırıldığını gösterse de, sahadaki tablo çoğu zaman farklı bir hikâye anlatıyor. Turist başına düşen gelir uzun süredir beklentilerin gerisinde kalıyor. Bunun sebeplerinden biri, gelen turist profilinin çeşitlenmesine rağmen, yüksek harcama potansiyeline sahip segmentlere yönelik stratejik hazırlığın yetersiz olması. Türkiye’ye gelen ziyaretçi yalnızca deniz, güneş ve konaklama aramıyor; kaliteli yeme-içme, marka deneyimi, kültürel etkinlik ve eğlence olanaklarını da talep ediyor. Bu noktada oteller, alışveriş merkezleri ve şehirlerin yaşam alanları arasında stratejik bir bağ kurulması kritik önem taşıyor.
Bir diğer önemli konu ise sürdürülebilirlik. Günümüzde duyarlı turistler yalnızca hizmetin kalitesine değil, hizmetin nasıl sunulduğuna da dikkat ediyor. Enerji verimliliği, çevresel hassasiyet, dijital çözümler ve şeffaf hizmet anlayışı bekleniyor. Özellikle yeni nesil ziyaretçiler için çevre dostu tesisler, atık yönetimi uygulamaları ve akıllı şehir entegrasyonları büyük önem taşıyor. Bu alanlarda atılacak adımlar yalnızca turizmde değil, diğer sektörlerde de standartları yükseltecektir.
Dünyanın en önemli turizm ülkelerinden olan Türkiye’nin gerçek potansiyelini ortaya çıkarmak, turizmin ekonomide yarattığı zincirleme etkiyi doğru yönetebilmekten geçiyor. Turistlerin yalnızca otellere değil, restoranlara, alışveriş merkezlerine, ulaşım hizmetlerine ve yerel üretime bıraktığı her harcama, ekonominin çarpan etkisini artırır. Bu nedenle turizm politikalarının, sadece ziyaretçi sayısını artırmaya değil, nitelikli ziyaretçiyi ülkeye çekmeye ve sektörler arası uyumu güçlendirmeye odaklanması gerekir.
Kısacası, Türk turizmi ülkenin imajı için bir vitrin olduğu kadar, ekonominin de can damarlarından biridir. Eğer bu vitrin doğru stratejilerle ve sürdürülebilir bir yaklaşımla yönetilirse, Türkiye’nin tüm sektörleri bundan kazanç sağlayacaktır. Sorun, potansiyelin eksikliğinde değil, potansiyelin doğru değerlendirilememesindedir.
Bu vesileyle, sektörde hem basılı hem dijital mecrada önemli bir yer edinen Mall Report’un 200. sayısına katkı sunmaktan mutluluk duyuyorum. Değişen okuma alışkanlıklarına rağmen basılı yayınların varlığını sürdürmesi büyük değer taşıyor. 200 ay boyunca kesintisiz yayın yapan Mall Report ekibini gönülden kutluyorum.
Oğuz ISIGÖLLÜ
Genel Müdür Ramada Plaza Gevgelija North Macedonia