Eylül sayımızda konuğumuz olan L’Oréal Türkiye’nin, Kurumsal İlişkiler ve Etkileşim Direktörü/ Ülke Sürdürülebilirlik Lideri İrem Karaoda Tanrıkulu ile “Gelecek İçin L’Oréal” programını ve markanın sürdürülebilir gelecek hedeflerini konuştuk.
L’Oréal’in ‘Gelecek İçin L’Oréal’ programı kapsamındaki stratejik hedefler nelerdir ve L’Oréal Türkiye, 2025 sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için hangi öncelikli uygulamaları hayata geçiriyor?
Biz L’Oréal olarak, 2020 yılında başlattığımız “Gelecek İçin L’Oréal” programıyla ekonomik başarıyı sosyal ve çevresel sorumlulukla birleştirerek 2030 yılına kadar çevre, toplum ve iklim için daha büyük bir etki yaratmayı hedefliyoruz. Tüm stratejik hedeflerimizi bilimsel verilere dayandırıyor, ölçülebilir hale getiriyor ve şeffaflıkla ilerliyoruz. Bu kapsamda sera gazı emisyonlarımızı azaltıyor, yenilenebilir enerji kullanımını yaygınlaştırıyor, biyolojik kaynaklı malzemeleri sürdürülebilir şekilde temin ediyor, saf plastik kullanımını azaltıyor ve ambalaj yoğunluğunu düşürüyoruz. Bunun yanında dezavantajlı bireylerin istihdama erişimini sağlamak, kadınların güçlenmesine katkıda bulunmak gibi topluma fayda sağlayacak çalışmalarda bulunuyoruz. L’Oréal Türkiye olarak biz de bu vizyon doğrultusunda 2025 hedeflerimize ulaşmak için; dijital medya kampanyalarımızda IMPACT+ iş birliğiyle karbon salınımını %40’a kadar azaltarak sürdürülebilir dijital ekosisteme öncülük ediyor, refill(yeniden doldurulabilir) ürünlerimizle tüketicilere tek kullanımlık atıkları azaltma imkânı sunuyor, ambalajlarımızda biyobazlı veya geri dönüştürülmüş plastik oranını 2030’da %100’e çıkarma hedefiyle çalışıyoruz. Bununla birlikte, kullanılmayan teşhir ünitelerimizi ileri dönüşüm projeleriyle okullar ve toplumsal fayda sağlayan kurumlar için yeniden işlevlendiriyoruz. Tüm bu çalışmalarımızı “Gücünü Teknolojiden Alan Sürdürülebilirlik, Gücünü Bilimden Alan Sürdürülebilirlik ve Gücünü İnsanlar İçin Kullanan Sürdürülebilirlik” yaklaşımımızla hayata geçiriyoruz ve kapsayıcı, sürdürülebilir bir güzellik anlayışıyla geleceğe emin adımlarla ilerliyoruz.
L’Oréal Türkiye’nin sürdürülebilirlik alanındaki çalışmaları kapsamında enerji verimliliği, karbon nötrlük ve döngüsel ekonomi uygulamaları nasıl ilerliyor ve bu çalışmaların şirketin operasyonel performansı ve uzun vadeli stratejisine etkileri nelerdir?
Bizim için sürdürülebilirlik, yalnızca çevreye duyarlı olmak değil; aynı zamanda topluma ve ekonomiye değer katmak anlamına da geliyor. Bu bakış açısıyla sürdürülebilirliği iş yapma modelimizin merkezine koyduk ve çevresel, toplumsal ve dijital alanlarda bütünsel bir dönüşüm başlattık. Dijital ekosistemde, enerji tüketimi ve karbon salınımını azaltmak için IMPACT+ ile iş birliği yaparak kampanyalarımızın karbon ayak izini ölçüyor ve kreatif optimizasyonlarla emisyonları %40’a kadar düşürüyoruz. 2024’teMaybelline New York ve Vichy markalarımızın dijital kampanyalarında başlattığımız bu insiyatifle; kreatif boyut optimizasyonu, görsel azaltımı ve cihaz ile bağlantı optimizasyonu gibi stratejiler kullanarak elde ettiğimiz bu başarıyı, 2025’tetüm markalarımıza entegre şekilde hayata geçiriyoruz. Sadece 2023 yılında global ölçekte bu yaklaşım ile 55 bin ton karbon salınımını engelledik. Bu miktar dünyayı 6 bin kez uçakla dolaşmaya eşdeğer bir etki yaratıyor. Ürün ambalajlarımızda ise sürdürülebilirliği odağa alıyor, plastiğin %32’sini biyo-bazlı veya geri dönüştürülmüş kaynaklardan sağlıyoruz. Bu oranı 2030’da %100’e çıkarmayı hedefliyoruz; ayrıca refill ürünlerle tüketicilere daha çevreci seçimler yapma imkânı sunuyoruz ve tek kullanımlık atıkları azaltıyoruz. Lojistikte ise İstanbul’daki 2 divizyonumuzunsiparişlerini elektrikli araçlarla dağıtarak ve CNG yakıtlı araçlar kullanarak karbon salınımını düşürüyor, böylece taşıma operasyonlarımızı daha çevre dostu hale getiriyoruz. Tüm bu adımlar, bizim için sürdürülebilirliğin yalnızca doğayı korumak değil, aynı zamanda toplumsal fayda sağlamak ve yeni nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak anlamına geldiğinin en somut göstergeleri.