Ağustos sayımızda konuğumuz olan Securitas Technology Genel Müdürü Pelin Yelkencioğlu ile yoğun insan trafiğine sahip alanlarda entegre güvenlik sistemlerinin rolünü, yönetmelikte yapılan yeni düzenlemeyi ve firmaların adaptasyon sürecini konuştuk. Entegre güvenlik sistemlerinin stratejik bir gereklilik olduğunu söyleyen Yelkencioğlu, “Yangın güvenliği sistemleri yaşayan yapılar haline gelmeli; kurulup bırakılan değil, sürekli yönetilen ve yaşatılan çözümler olmalı.” diye konuştu.
Ağustos sayımızda konuğumuz olan Securitas Technology Genel Müdürü Pelin Yelkencioğlu ile yoğun insan trafiğine sahip alanlarda entegre güvenlik sistemlerinin rolünü, yönetmelikte yapılan yeni düzenlemeyi ve firmaların adaptasyon sürecini konuştuk. Entegre güvenlik sistemlerinin stratejik bir gereklilik olduğunu söyleyen Yelkencioğlu, “Yangın güvenliği sistemleri yaşayan yapılar haline gelmeli; kurulup bırakılan değil, sürekli yönetilen ve yaşatılan çözümler olmalı.” diye konuştu.
Alışveriş merkezleri gibi büyük yapılarda yangın güvenliği yalnızca algılamayla sınırlı olamaz. Riskin erken fark edilmesi kadar, hızlı ve paniksiz tahliye sürecinin yönetilmesi de kritik önemdedir. Bu nedenle entegre sistemler, güvenlik zincirinin temel bileşenidir. Günümüzde bu entegrasyon, bina otomasyonlarıyla sağlanıyor. Yangının tespit edildiği noktaya göre en uygun kaçış senaryosu otomatik uygulanıyor. Böylece ziyaretçiler hızlı ve güvenli çıkışlara yönlendiriliyor. Bu sistemler aynı zamanda müdahale ekiplerine anlık veri sunarak süreci hızlandırıyor. Kısacası, entegre güvenlik sistemleri yalnızca teknoloji yatırımı değil; can güvenliğini merkeze alan stratejik bir gerekliliktir
1 Temmuz 2025’te “Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik”te yapılan değişiklikle birlikte, birçok yapının sistemlerini yeniden düzenlemesi gerekiyor. Yıl sonuna kadar verilen adaptasyon süresi içinde, firmalara bu geçişi sağlıklı yönetebilmeleri için ne gibi önerilerde bulunuyorsunuz?
Yönetmelikte yapılan son değişiklik, mevcut yangın güvenliği yükümlülüklerinin aktif olarak uygulanmasını zorunlu hale getiriyor ve tüm kapsam dahilindeki yapılar için 31 Aralık 2025’e kadar uyum sağlanmasını şart koşuyor. Bu durum, yangın güvenliği sistemlerinin sadece kâğıt üzerinde değil, sahada çalışır, entegre ve denetlenebilir hâle getirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Artık yalnızca sisteme sahip olmak yeterli değil; bu sistemlerin birlikte çalıştığı, düzenli test edildiği ve senaryolara göre yönetildiği bir yapıya geçilmesi gerekiyor. Firmalara önerim, ilk olarak mevcut sistemlerinin teknik sağlık kontrolünü yaptırmaları. Bu, sadece ekipman sayımı değil; dedektörlerin, anons sistemlerinin, duman kontrol fanlarının ve söndürme sistemlerinin gerçekten çalışır durumda olup olmadığını ortaya koyacak kapsamlı bir test süreci olmalı. İkinci olarak, periyodik bakım ve test döngülerinin takvime bağlanması şart. Çünkü en gelişmiş dedektör bile bakımsız kaldığında riske dönüşebilir. Bu testlerin raporlanabilir olması da büyük önem taşıyor; zira denetim süreçlerinde bu belgeler temel referans kabul ediliyor. Üçüncü olarak, tahliye senaryolarının gözden geçirilmesini ve entegre sistemlerin bu senaryolarla uyum içinde çalıştığından emin olunmasını tavsiye ederim. Bu sürece periyodik yangın tatbikatlarının da mutlaka dahil edilmesi gerekir. Tatbikatlar hem sistemin hem personelin acil durum refleksini test eder; yeni başlayan çalışanların bina planına hâkimiyetini artırır ve gerçek bir felaket anında panik yerine kontrollü müdahale sağlar. Son olarak, bu süreci yönetecek iş ortaklarının sadece ürün sağlayan değil; danışmanlık, entegrasyon ve sürdürülebilirlik hizmetini bir arada sunabilen ekiplerden oluşması gerekiyor. Yangın güvenliği sistemleri yaşayan yapılar haline gelmeli; kurulup bırakılan değil, sürekli yönetilen ve yaşatılan çözümler olmalı.