Seyidullah Nebati
Şubat sayımızda bir araya geldiğimiz ve sektöre giriş hikayesini dinlediğimiz B&G Store Kurucusu Seyidullah Nebati ile hem çocuk giyim koleksiyonlarını oluştururken göz önünde bulundurdukları kriterleri hem de Türk perakende sektörünün yakın dönem geçmişini ve önümüzdeki döneme ilişkin kaydedeceği ivmeyi konuştuk.
Seyidullah Nebati’yi tanıyabilir miyiz, akademik hayatınız ve ardından tekstil sektörüne giriş serüveninizden bahseder misiniz?
Ben 5 Eylül 1969’da Şanlıurfa Viranşehir’de dünyaya geldim. Tarımla ilgilenen 10 çocuklu varlıklı bir ailenin en küçüğüyüm. İlk ve orta öğrenimimin ardından liseyi de Viranşehir’de okudum. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni kazandım ve İstanbul serüvenim başlamış oldu. 1990 yılında babamı kaybettim. Üniversite 2. sınıfta aileden kalan işlerin sorumluluklarıyla ilgilenmeye başladım. Yüksek sermayeli ancak düşük gelir elde edilen işlerdi bunlar. Akademik kariyerimi tamamladıktan sonra ya ailemin işlerinden olan turizm sektörüne ya da tekstil sektörüne girmek istiyordum.
Üniversite eğitimimi tamamladıktan sonra hem İngilizcemi geliştirmek hem de pazarlama üzerine eğitim almak için İngiltere’de 2 yıl özel bir sertifika programına katıldım. Daha sonra Türkiye’ye döndüm ve üniversiteden bir arkadaşımla birlikte yuvarlak örgü fabrikası açtık. Bu fabrikayı açmaktaki amacım, bir marka olabilmekti ancak ne yazık ki o süreç zor bir süreçti ve iş ortağımla farklı pencerelerden bakıyorduk. 2 yılın ardından iş ortağımla yollarımızı ayırıp 1999 yılında Nişantaşı’nda yurt dışından ürün getirip piyasaya sunacağım bir showroom kurdum ve toptan satışa başladım. Türkiye’de tüketicilere sunduğum markalardan biri Baby Graziella’ydı, hatta Boys&Girls’ün ismini bulurken bundan esinlenmiştim.
Bir marka olabilme hayalim hala devam ediyordu ve bunun için kendi mağazamı açmak istiyordum. İlk mağazamı Boys&Girls markasıyla 2000 yılında İzmir Mavişehir Ege Park AVM’de açtım ve yurt dışından getirdiğim ürünleri burada satmaya başladım.
Yurt dışından ithal ettiğim nitelikli ürünleri döviz olarak alıp TL ile satıyordum ve 2001 krizi meydana geldiğinde tüm sermayemi kaybetmeme rağmen devam etmek zorunda olduğumu düşündüm. Tüm zorluklara rağmen 2001 yılı Mart ayında Akmerkez mağazamı açtım, devamında Profilo AVM, YKM ve Galleria AVM’ye ürünler vererek o dönem işlerimi yürütmeye çalıştım.
2022 yılına geldiğimizdeyse bu işin yalnızca ithalatla yürümeyeceğini anladım, bu işi yapacaksan kendi üretimini de yaparak kendi markanı çıkarman gerekiyordu. Boys&Girls Store olarak multibrand bir markaydık, herhangi bir markaya bağlılığımız yoktu. Yıllar içerisinde ithalatı mümkün olduğunca azaltıp, Türkiye’de hem kalite hem de tasarım anlamında hiç kimsenin hayal bile edemeyeceği çocuk giyim ürünleri üreterek kendi markamı kurma konusunda kararlı adımlar attım. Çünkü sürdürülebilirlik ancak böyle başarılabilir.
2007 yılına gelene kadar koleksiyonlarımızı hazırlatıp üretim yaptırdım. O günkü bulunduğumuz ölçekte belki ticari olarak çok makul bir iş değildi ama bir AR-GE merkezi kurdum ve burada ürün geliştirdik.
2008 yılında yaşanan Lehman Brothers krizinden sonra bankalardan borç alarak sistemi yürütmek neredeyse imkansızdı. Varlıklarımızdan satışlar yaptık ve içeriye sermaye enjekte zorunda kaldık. Asıl dönüm noktası da orada başladı. Teknoloji ve altyapıya her zaman için çok önem vermişimdir. Perakende sektörünün ihtiyacı olan her türlü yeniliğe açık bir firmayız. Biz bu dönemde AR-GE merkezimizi kurmuş olduğumuz için altyapımız oturmuştu. Böylelikle 2008’den itibaren şirketimiz daha profesyonel, daha yönetilebilir bir hale geldi.
Türkiye’de üretip dünyaya satma hedefiyle yola çıktım. O dönemlerde fason üretim yapıp yurt dışına ürün satıyorduk. 2010 yılında İtalyan müşterimin iflas etmesiyle beraber kısa bir süre maddi anlamda zorlansak da daha çok işimize sarıldık. Boys&Girls Store markası B&G Store’a dönüştü, bu markayla nasıl ihracat yaparız konusuna yoğunlaşmaya başladık. Yaptığım yatırımların en önemlisi iyi bir ekip oluşturmaktı. Onlar benim yol arkadaşım, bu başarıyı tek başıma elde edemem. Ben stratejileri belirledim, arkadaşlarıma görevler verdim; onlar da o görevleri layıkıyla yerine getirdi. Böyle olunca da özgün bir şirket ortaya çıktı.

Bebek ve çocuk giyimde özellikle kumaş kalitesi ebeveynlerin hassas olduğu noktaların başında geliyor, B&G Store olarak koleksiyonlarınızı oluştururken neleri göz önünde bulundurduğunuza değinir misiniz?
Junior grubunda bazı şık model gruplarında kız çocuklarımız tercih ettiği için polyester kullanımı yapıyoruz. Orada da mümkün olduğunca tene değmemesini sağlıyoruz. Değil Türkiye’de yurt dışında bile %100 deri ayakkabı satan marka kalmadı denilecek kadar az durumda. Çok yüksek maliyetli olmasına rağmen %100 deri ayakkabı satıyoruz mağazalarımızda, bir tane bile polyester ayakkabı bulamazsınız.
Bebek grubunda ise kesinlikle çocuğa temas edecek polyester kullanmayız. Bütün ürünlerimiz uluslararası sertifika programından ve testlerden geçer. Bebek grubunda ekstra özenliyiz, dolayısıyla çok güvenli ve çocukların gelişiminde onlara zarar vermeyecek ürünler üretiyoruz. Ürünlerimiz %100 pamuk, boyasında kanserojen olmayan, sürdürülebilir kumaşlardan üretiliyor.

Türk perakende sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz, önümüzdeki döneme ilişkin sektörün nasıl bir ivme kaydedeceğini düşünüyorsunuz?
Teknolojik altyapı, internete yatırım ve stok yönetimi perakende sektörü için çok önemli ve kapsamlı bir iş. Bu yıl iç pazarda ciddi bir daralma yaşanacak ve perakende sektörünün gelecek 2 yılda çok büyük sıkıntılar yaşayacağını düşünüyorum. 2023 yılı Aralık ayında durgunluğun etkisi başladı. 2 yıl boyunca perakende sektörünün çok tedbirli olması lazım. Pandemi koşullarını anlamadan o döneme girdik, ama oradan parlayan bir yıldız gibi çıktık. Şimdi tedbirli gidiyoruz. Çünkü pandemi döneminde elinde stok kalan herkes perakendeci oldu ancak bu durum sürdürülebilir değil. Artık perakende ben ürün alayım, götüreyim bir mağazada satayım denilebilecek bir sektör değil. Arka planda büyük bir ekosistem kurmanız gerekiyor.
2020 yılında pandemi ortaya çıktığı zaman buradan çıkış olmaz diye düşünmüştüm. Dünyadaki bütün mağazalarımız 19 Mart tarihinde kapandı. Düşünün bir sistem yönetiyorsunuz, ödemeleriniz var, mal geliyor ve bütün bu malları ana sermayeyle alacak bir döngü olmadan sistemi yürütmek çok zor. Devletin Kredi Garanti Fonu (KGF) çıkarması ve çalışanlara desteği açısından çok proaktif davrandı. Aynı zamanda AVM’lerin bize verdiği destek o dönemi atlatabilmemiz adına çok önemliydi.
Nakdin piyasaya girmesi ve pandemi koşullarının değişmeye başlamasıyla, 2021 yılı çok sıkıntılı olsa da geri dönen bir yıldı. Ama 2022’nin özellikle 1 Ağustos tarihinden başlayıp yıl sonuna kadarki sürecini ömrümce unutmayacağım. 2022 bizi öyle bir değiştirdi ki, perakende sektörünün dönüşümü 2022 yılı oldu diyebilirim. Çok zorda olan firmalar 2022 ile beraber yeni bir döneme başladı. Kriz sonrası durumlar iyi fırsata çevrildi. 19 Mart tarihinde tüm mağazalarımızı kapatmamızın ardından geçen 3-4 aylık sürecin sonunda tüm mağazalarımızı açarken 4 mağazamızı açamamıştık. Kriz dönemlerini severim, akıllı yatırımlar yaparsan çok büyük fırsatlar çıkıyor. Ben de bu iş sonsuza kadar gitmez diye düşündüm ve o yıl 7 yeni mağaza yatırımı yaptım.
2023 dengelenme yılı, 2024 ve 2025 iyi çalışmış, altyapısını iyi oturtmuş firmaların ayakta kalma yılı olacak. İyi çalışan teknolojiye, doğru hedef kitlesine ulaşmak için reklama yatırım yapanlar işlerini geliştirecektir. Önümüzdeki 2 yıl büyük sıkıntılar beklense de, sektör adına fırsatlar da barındırıyor.

İstanbul Fashion Connection (İFCO) Hazır Giyim ve Moda Fuarı katılımcıları arasındasınız, bu konuda neler söylersiniz?
İstanbul Fashion Connection (İFCO) Hazır Giyim ve Moda Fuarı’na katılmaktaki en büyük sebebim, ülkede perakende sektörünün gelmiş olduğu noktayı Türkiye’de böyle markalar da var diyerek global arenada göstermeye çalışıyorum.