1998 yılında Star Medya Grubunda başlayan çalışma hayatımda editörlük, spikerlik, kurumsal iletişim gibi tecrübeleri kazandım. Devamında Doğan Grubunda uzun yıllar çalışarak ektiklerimi toplama dediğim döneme geçiş yaptım ve önemli bir markanın teklifi ile AVM sektörüne geçiş yaparak kiralama ve pazarlama alanlarında üst düzey yöneticilik yaptım. Mesleğimle ilgili her alanda bilgi sahibi olmak beni marka konumlandırması ve kriz yönetimi konusunda geliştirdi. Şu anda aralarında 3.nesil kahve markası, tekstil ve kozmetik sektörünün yer aldığı çeşitli markalara basın danışmanlığı yapıyorum. Özellikle son yıllarda markalar online ve offline pazarlamada stratejik konumlandırmayı bir hayli önemsemeye başladı. Her kurum, kuruluş markalaşmaya kendini adamış görünüyor. Markalaşma konusu da her geçen gün önemini artırıyor. Meseleye uzun vadede baktığımızda olmamız gereken yerin gerisinde olduğumuzu görüyoruz. Özellikle Türk firmalarının markalaşmaya, özellikle de global markalaşmaya gereken önemi vermediğini söyleyebilirim. İç piyasada markalaşmak için çaba gösteren çok sayıda firma var tabii ki ama yurt dışında yükselmek isteyen marka ve bunun için gerekli yatırımları yapan firmalar bir elin parmaklarını geçmiyor.
Marka olmanın en önemli avantajlarından biri, tüketicinin zihnindeki soru işaretlerini azaltmasıdır. Tüketici, marka olmuş bir ürün veya hizmeti alırken daha az düşünür. Markalaşma süreci doğru şekilde yürütülürse, süreç sonunda ürün diğer markalardan farklılaşacaktır. Farklılaşmanın en önemli faydası ise rakiplerinizden sıyrılmanızı sağlar. Marka olduğunuzda, marka olamayan diğer ürün ve hizmetlerin önüne geçersiniz. Marka olmak için belirli bir stratejiye ve yol haritasına ihtiyaç vardır. Bu süreç sonunda markalaşma süreci tamamlanır. Marka olduktan sonra ise bu süreci yaşamayan şirketler ile markalaşan şirket arasında bariz farklılıklar oluşur ve markalaşan şirket, rakiplerinin arasından fark edilir hale gelir. AVM’lerin kiralanmasında da marka konumlandırması paralellik arz ediyor. Hedef kitle ile marka karmasının örtüşmesi, tüketici taleplerine zamanında cevap verilmesi, hatta talebin yönlendirilmesi, müşteri memnuniyetini de beraberinde getiriyor. Dünya markası olmanın koşullarını sıralayacak olursam; Birincisi; Türk girişimcisi işe genelde kısa vadeli bakar, üç sene sonrasını düşünmez. Halbuki markalaşma yatırımı beş-on sene sonrasını düşünmektir. İkincisi; “fiziksel olmayan” yatırımların önemidir. Markalaşma yoluna girilecekse önden tüketici ve pazar araştırmaları, AR-GE, tasarım vb. yatırımlar yapmak gerekir. Sadece fabrika veya mağaza yatırımı yapmakla olmaz. Üçüncü olarak da bu işi bayiye değil, uzmanına bırakmaktır. Yani işin başına yetkin marka yöneticileri, marka danışmanları getirmek gerekir.
SEDA ECEM DİZMAN
Basın Danışmanı