Ülkemizde vergi kaçırma ile vergiden kaçınma ikilemi çok sık yaşanmaktadır. Maalesef toplum olarak henüz sistem talep etme bilinci kazanmış değiliz. Bu yüzden sistem talep etmek yerine bireysel taktiklerle sistem sorunlarının üstesinden gelmek temel yaşam prensiplerimizden biri. Ancak bireysel taktiklerle sistemden kaynaklanan sorunları aşmak her zaman mümkün değil.
Sözleşmelerde sıklıkla yaşadığımız “çift bedel sorunu” da sistemsel sorunları bireysel taktiklerle aşmaya çalışmanın sıklıkla görülen örneklerinden biri. Bu makalede çift bedel belirlemenin hukuki yönü taşınmaz satış vaadi sözleşmelerini esas alarak fakat kira sözleşmeleriyle de karşılaştırarak inceleyeceğiz.
Bu sorun, tarafların aynı anlaşma için iki farklı kontrat düzenlemesi şeklinde meydana gelebileceği gibi bedelin kontratta yazılı olan bedelden farklı olarak ödenmesinin sözlü olarak kararlaştırılması şeklinde de meydana gelebilir. Hukuk biliminde bu şekilde göstermelik kararlaştırmalara, “muvazaa(danışlılık)” denilmektedir. Bu tür muvazaa bedel konusu üzerinden meydana geldiği için buna “bedelde muvazaa” denilmektedir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.19’a göre; bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır. Başka bir ifadeyle, tarafların gerçek olmayan, göstermelik beyanları sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde esas alınmaz.
Muvazaanın iki türü vardır. Birincisi tür olan mutlak muvazaada, taraflar üçüncü kişileri aldatmak için göstermelik bir sözleşme yaparlar, oysa aralarında gerçekte böyle bir sözleşme bulunmaz. İkinci tür olan nispi muvazaada ise, taraflar göstermelik işlemin arkasında gizli bir işlem yaparlar ve göstermelik işlemi, gerçek iradelerini saklamak için kullanırlar. Bedelde muvazaa, ikinci tür olan nisbi muvazaa kategorisine girer. Çünkü bedelde muvazaada taraflar göstermelik bedelin haricinde kendi aralarında geçerli olan gerçek bir bedel belirler ve gerçek bedeli de öderler. Tabii, ödeme işlemi de değişik görünümler arz edebilir. Örneğin, taraflar bağışlama sözleşmesi yaptıkları halde bunu satış sözleşmesi olarak gösterebilirler. Tersi de olabilir. Aralarında bir borç ilişkisi olmamasına rağmen hatır için bir borç senedi tanzim edebilirler. Gerçekte on milyona sattıkları bir taşınmazın bedelini tapu dairesinde bir milyon olarak beyan edebilirler. İki farklı kira kontratı düzenleyip birinde kira bedelini düşük, diğerinde yüksek gösterebilirler.
Bedelde muvazaanın en çok görüldüğü işlem şüphesiz taşınmaz satış sözleşmeleri ve taşınmaz satış vaadi sözleşmeleridir. Taşınmaz satışları bilindiği üzere tapu dairelerinde yapılmaktadır. Taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri ise, daha çok noterlerde akdedilmektedir. Son dönemde taşınmaz satışları için notere yetki verilmesi söz konusudur ancak uygulama henüz yaygınlık kazanmamıştır.
Peki bedelde muvazaa olduğunda hangi bedel geçerli sayılır? Acaba, sözleşme tamamen mi geçersiz olur, yani her iki bedel de kararlaştırılmamış mı sayılır? Bu soruları “şekle tabi sözleşmeler” ile “şekle tabi olmayan sözleşmeler” açısından ayrı ayrı cevaplamak gerekir. Kira sözleşmesi şekle tabi olmayan bir sözleşmedir. Taraflar kira sözleşmesini diledikleri şekilde (noterde, adi yazılı, sözlü) geçerli olarak akdedebilir. Yalnız sözlü olarak akdedilen kira sözleşmelerinde yazılı bir kontrat bulunmadığı için kira ilişkisini mahkemede ispat etmek güçlük arz edebilir. Bilinenin aksine kira ilişkisini ispat etmek mümkünse, sözlü olarak kira sözleşmesi akdedilmesi de geçerlidir. Taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ise noter şekline tabidir. Noterde düzenlenmeyen taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri geçersizdir. Bu tasnifin zorunlu sonucu olarak, kira sözleşmesinde bedelde muvazaanın hükümleri ile taşınmaz satış vaadi sözleşmesinde bedelde muvazaanın hükümleri bazı farklılıklar gösterecektir.
Bedelde muvazaada, iki farklı bedel kararlaştırılırken, bunlardan biri “gerçek bedel”, diğeri “göstermelik bedel” olarak karşımıza çıkmaktadır. Göstermelik bedel, tarafların iradeleri yansıtmadığı için geçersizdir. Çünkü 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.19’a göre; bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır. Buna göre, göstermelik bedel esas alınamaz ve geçerli kabul edilemez.
Peki, tarafların kararlaştırdıkları gerçek bedel esas alınabilir mi? Yani, taraflar gizlese de aralarında gerçekte kararlaştırdıkları bedel esas alınabilir mi? Burada karşımıza iki problem çıkmaktadır. Birincisi, bu gerçek bedel, nasıl tam olarak belirlenecektir? Yani, gerçek bedel nasıl ispat edilecektir. Banka havalesi gibi bazı kayıtlı işlemler varsa ispat etmek kolay olabilir ancak kayıtlı işlem yoksa gerçek bedeli ispat etmek son derece zordur.
İkincisi, şekle tabi sözleşmeler açısından ortaya çıkan bir problemdir. Eğer, ortada şekle tabi bir sözleşme varsa, örneğin taşınmaz satış vaadi sözleşmesi söz konusu ise, noterdeki yapılan sözleşmeye yazılan bedel göstermelik bedeldir ve geçersizdir. Taraflar arasında bir gerçek bedel kararlaştırılmış ancak bu gerçek bedel de noter belgesi şeklinde kararlaştırılmadığı için şekle aykırılık teşkil etmektedir. Şekle aykırılık da bir geçersizlik nedenidir.
Sonuç olarak, şekle tabi sözleşmeler (örneğin taşınmaz satış vaadi sözleşmesi) açısından göstermelik bedel, gerçek iradelere uymadığı için geçersizdir ve gerçek bedel de şekle uygun (noter) olmadığı için geçersizdir. Dolayısıyla şekle tabi sözleşmede, bedelde muvazaa uygulanırsa, her iki bedel de geçersiz sayılır. Taşınmaz satışında bedel sözleşmenin asli unsurlarından biri olduğu için asli unsurlarda eksiklik tüm sözleşmeyi etkiler ve akdedilen sözleşme bütünüyle geçersiz olur.
Bu sonuç, şekle tabi olmayan sözleşmeler açısından farklıdır. Örneğin kira sözleşmesi şekle tabi olmayan bir sözleşmedir. Bu nedenle bedelde muvazaa içeren kira sözleşmelerinde göstermelik bedel geçersiz olmakta ve fakat gerçek bedel geçerli kabul edilmektedir. Yargıtay, kira sözleşmesinde daha az vergi ödemek maksadıyla kira bedelinin düşük gösterilmesini muvazaalı kabul etmiş ve gizli işlemde kabul edilen kira bedeli üzerinden işlem yapılmasına hükmetmiştir [Bakınız: Yargıtay 6.Hukuk Dairesi’nin 19.01.2015 tarih 2014/5385 E. 2015/422 K. sayılı ilamı].
Pelin Baruh
Avukat