İçerisinde 757 adet bağımsız bölüm, toplam 167 odalı otel, 289 adet ofis, 468 adet rezidans daire ve 60.000 m2’lik mağaza alanının yanı sıra, Yaşlı Yaşam Merkezi ve çocuklar için özel alanları ile 7’den 70’e tüm yaş gruplarına hitap eden, Marmara Bölgesi’nde alternatifsiz bir proje olarak yükselen Semt77 Alışveriş ve Yaşam Merkezi; geleneksel ve çağdaş çizgilerin harmanlandığı bir proje olarak öne çıkıyor. Mall Report Nisan sayımızda kapak konuğumuz olarak ağırladığımız Yalova Group Yönetim Kurulu Başkanı Orbay Tuna ile projenin güncel durumunu, ilerleyen süreçte hayata geçirecekleri projeleri ve yaşanan deprem sonrasında aldıkları ilave önlemleri konuştuk.
Semt77, 267 bin m2’lik inşaat alanıyla Marmara Bölgesi’nin en yüksek metrekareli projesi olarak boy göstermekte. Sizce Semt 77 Alışveriş ve Yaşam Merkezi, bulunduğu lokasyona ne tür avantajlar katacak, yaşam alanı olma yolunda ilerleyen AVM’lere bakıldığında sizin bu konu hakkındaki çalışmalarınız neler oluyor?
Semt77 Alışveriş ve Yaşam Merkezi’nin lokasyon olarak Türkiye’nin en iddialı AVM’lerinden biri olduğunu düşünüyorum. Çünkü 25 milyonluk bir nüfusun yaşadığı Marmara Bölgesi’nin tam ortasında ve çok önemli bir noktadayız. Bu noktanın en büyük özelliği de, şu anda bölgenin en çok yatırım yapılan ilinin Yalova olması. Ekonomik şartlardan ötürü Türkiye’de her ne kadar yatırımlar azalmış olsa da, Yalova ve civarında şu anda aktif olarak devam eden yatırım sayısı çok yüksek ve bu alanda istihdamı da çok ciddi oranda artıracak. Resmi rakamlara bakıldığında Yalova, 296 bin kişilik bir nüfusa sahip ancak Yalova’da yaşayıp ikametini buraya aldırmamış binlerce insan olduğu gibi, burada ikamet edip yabancı vatandaş statüsünde görünen de çok sayıda insan var. Bunların hepsini bir araya getirdiğinizde 400 bin kişiyi bulan bir yerleşik nüfustan bahsediyoruz. Yaz aylarında ise bu sayı 700-800 binlere çıkıyor. Gelecek 3 yıl içinde de Yalova’ya 40 bin ilave çalışan geleceğini öngörüyoruz. Aileleri ve etkileşim alanlarıyla birlikte düşünüldüğünde neredeyse 300 bin kişilik ekstra bir nüfusun Yalova’ya yerleşeceğini düşünüyoruz. Birkaç sene içerisinde nüfusu 1 milyonu aşması planlanan Yalova’da bugüne kadar bir AVM yoktu. Bu da Yalova’nın en büyük eksikliğiydi. İnsanlar artık kompakt, kullanışlı bir alışveriş ve yaşam merkezi olan bir şehir istiyor. Yaşadığı yerde böyle bir tesisin olmasını arzuluyor. Biz gelenekselliği çağdaş bir çizgiyle harmanlayarak sunacak bir AVM modeli geliştirdik. Semt 77’yi hayata geçirdiğimiz bu arazi bizim şirketimizde yaklaşık 15 yıldır mevcut. Uzun zamandır burada bir proje gerçekleştirmeyi düşünüyorduk, hatta bir proje çizimi dahi yaptırdık ancak çok modern çizgilere sahip bir proje olması nedeniyle içimize sinmediği için vazgeçtik.
Semt 77 AVM açılacağı andan itibaren sizleri ziyaret edecek kişilere ne tür avantajlar sağlayacaksınız, projenizin ayrıcalıklarından söz eder misiniz?
AVM’yi hayata geçirirken hedefimiz bir açık AVM yapmaktı. Artık insanları kapalı yerlerde vakit geçirmeye zorlamaktan ziyade, bir açık AVM yaparak doğayla ve doğal olanla iç içe olmalarını sağlamak istiyorduk. Sadece Yalova’da yaşayan insanların değil, İzmit, Bursa ve İstanbul’da yaşayanların da özellikle hafta sonları ziyaret edip keyifl e vakit geçirebilecekleri ve ihtiyaçlarını giderebilecekleri bir cazibe merkezi oluşturmak için bu projeyi planladık. Bunu da başardığımızı düşünüyorum. AVM yapımı ve işletmeciliği konusunda da başarılı olacağımıza inanıyorum. Bu projeyi hayata geçirirken dünyada bu işi en iyi kim yapabilir, AVM’lerin gelecek projeksiyonunu en iyi kim çizebilir diyerek dünyadaki son trendleri inceledik. Dünyadaki birçok şey Silikon Vadisi’nden dünyaya yayılıyor. Stanford Üniversitesi’nin gayrimenkul uzmanlığı konusunda eğitim veren bölümü dünyanın en iddialı yerlerinden bir tanesi. Orayı ziyaret ettiğimde yeni yapılmış bir AVM gördüm. Geleneksel ve modern çizgileri birleştirerek AVM yapısını oluşturmuşlar. Birçok dünya devi markanın da mağazaları yer alıyor. AVM’yi kimin yaptığını araştırdığımızda Stanford Vakfı’nın AVM’si olduğunu öğrendik. Vakıf ve bu konuda uzman akademisyenler bir araya gelerek geleneksellikten kopmadan modern bir AVM hayata geçirmişler ve bunu açık AVM konseptiyle birleştirmişler. Bölgenin hava şartları Yalova’nın iklimine benzer yapıda. Onlar yaptıysa biz de benzer bir proje hayata geçirebiliriz diye düşündüm. Bizler de bir açık AVM konseptiyle projemizi hayata geçirdik. İnsanların geldiğinde günlük ihtiyaçlarını her açıdan karşılayabilecekleri bir AVM; içinde noter de olacak, diş kliniği de. Bugün bir insan Yalova’da merkeze gitme ihtiyacını nasıl hissediyorsa, aynı şartlarda bu yaşam merkezinde de olacak. Burada merkeze gitme kavramı, Semt77’ye gitmekle yer değiştirecek. AVM’mizin içinde mesleki eğitim alanları için yer ayırdık. Türkiye’nin şu anda en büyük ihtiyaçlarından birinin bu olduğunu düşünüyorum. Milli Eğitim Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile entegre olmuş, onların gerekli izinleriyle açılan farklı branşlarda eğitim verilecek bir mesleki eğitim merkezini burada kurmak istiyoruz. Sadece Yalova değil, Yalova dışından da yüzlerce insanımızın bu merkeze geleceği, tam anlamıyla ciddi bir meslek eğitimi veren bir kurum oluşturmayı hedefl iyoruz. 267 bin m2 alanında büyük bir AVM çünkü burası, içinde; 757 adet bağımsız bölüm, toplam 167 odalı otel, 289 adet ofis, 468 adet rezidans daire ve 60 bin m2’lik mağaza alanının yanı sıra Yaşlı Yaşam Merkezi gibi çok farklı alanlarımız var ve 20 bin m2’lik bir alanı bu eğitim kurumu için ayırmanın bizim için sosyal hizmet anlamında da olumlu bir hamle olacağını düşüncesindeyiz. Semt77’nin sağlayacağı bu fırsatlarla bölgenin odak noktası olacağını düşünüyoruz. Tabii ki herkes gibi bizler de para kazanmayı hedefl eyerek yatırımlar gerçekleştiriyoruz ancak bizim buradaki en büyük avantajımız arsa sahibi olmamız. Para kazanmaktan taviz verebileceğimiz bir pozisyondayız. Arsa sahibi olmanın avantajını kullanarak, önceliğimize toplumun ihtiyacı olanı karşılamayı koyduk. Bu hedefl erimiz gerçekleştiğinde kazanç da beraberinde gelecektir.
Yalova’nın en büyük projesini hayata geçirecek firma olarak marka değerinizi korumak ve çok daha iyi hizmetler vermek adına ne tür çalışmalar yapmaktasınız?
Yalova Group olarak inşaat sektörüne 6 yıl önce girdik. Geçmiş yıllara dayanan büyük bir tecrübemiz yoktu, yalnızca arazi ve gayrimenkul geliştirme konusunda uzmanlığımız vardı. İnşaat sektörüne girerken tereddüt ettik ama sektörün en iyileriyle çalışmaya dikkat ettik. Projelerimizi Yalova’da bulunan uluslararası bir firmaya çizdirdik, bilinen en iyi mimar ve mühendisleriyle çalıştık, piyasanın en aktif müşavirlik firmasını partner olarak seçtik. Denetlemelerimizi yapan yapı denetim şirketimizin yanı sıra müşavirlik şirketimiz var. Profesyonel ekiplerle kendimizi kısa sürede sektörde birkaç adım ileri taşımış olduk. 6 yıldır bulunduğumuz inşaat sektöründe bu firmalarla çalışmanın avantajlarını yaşadık. İnşaat konusunda akademisyenlerimizin bilgilerine çok değer veriyoruz, onlardan danışmanlık hizmetleri alıyoruz. Sonuçta bu kadar büyük projeleri hayata geçirirken, inşaat konusunda bir kişinin söylediği bir cümle konuya bakış açınızı değiştirebiliyor. Ülkemizde kentsel dönüşüm yapılıyor ancak kentsel dönüşümde çok bir şey değişmiyor, sadece betonu ve demir yenileniyor. 2 hafta önce aldığım bir danışmanlık hizmetinde bu konuda gerçeklerle yüzleştik. Konvansiyonel sisteme sahip binaları acilen boşaltmamız gerekiyor. Bu konuya çok realist yaklaşmak lazım. Konvansiyonel sistemli binalar arsanın imar yapısına, büyüklüğüne ve şekline göre yapılmış binalar. Bu binaların tamamı depremde yıkılmasa bile ciddi hasar görecek. Bu binaları yaparken en iyi demiri ya da en iyi betonu da kullansanız bir çalışanın demiri yanlış bağlaması nedeniyle bile bina yıkılabilir. Yeni binalar ve eski binalar arasında kıyaslama yapılıyor. Son dönemlerde yapılan binalarda yeni beton kullanılıyor, mikserlerde beton daha homojen karışmış oluyor, değerleri daha iyi tespit ediliyor. Peki beton döküldükten sonra sulanıyor mu ya da kolay dağılsın diye dökülürken mi sulanıyor? Bu durum sahada çalışanların ahlaki değerine kalmış bir durum. Bunun denetimini yapmak çok zor. Demir-çelik fabrikalarımızın çoğalmasıyla birlikte kaliteli demir bulmak çok kolaylaştı. Fakat şimdiyse bir başka sıkıntı doğdu; eskiden demir ustaları çok daha iyi ustaydı, şimdiyse çok iyi yetişmemiş usta ya da kalfalara temel ya da demir bağlatılıyor. En iyi demiri de kullansanız fayda etmiyor. Günümüzde inşaatta çalışacak kalifiye eleman yetişmiyor. Bu çok büyük bir sıkıntı. Bizler kendi gücümüzle sahada bulunan her ekibi eğitime tabi tutuyoruz. Birlikte çalışacağımız insanları eğitim sürecinde tanımış oluyoruz. Konvansiyonel sistemle inşa edilen binalardaki sıkıntının tek çözümü tünel kalıp sistemi. Bunun neticesini Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ) konutlarında gördük, bir çatlak dahi oluşmadı. Ama konvansiyonel sistemli binalar yeni de yapılmış olsa ne yazık ki yıkıldı. Türkiye’de kentsel dönüşümün tünel kalıp sistem üzerinden yapılması lazım. Bazı durumlarda arazi yapısına göre bizim de AVM’de yaptımız gibi konvansiyonel binalar üretmek zorunda kalabiliyorsunuz. Bu tarz büyük yapılarda da sismik izolatörler ya da temel kazıklarının yapılması lazım.
Geçtiğimiz Şubat ayında yaşanan depremlerin ardından siz hayata geçirdiğiniz projelerinizde ilave önlemler aldınız mı?
Tabii ki, şu anda AVM’nin altında sismik izolatör çalışmamız var. Eskiden temelimiz radyal temeldi, şimdi bütün olarak hareket eden temel yapıyoruz ve bununla inşaatlarımızın sağlam olduğunu iddia ediyoruz. Bizleri mahcup etmeyecek, kendi ailemiz yaşayacakmış gibi konut ve yapılar üretiyoruz. Bu hassasiyete çok dikkat ediyorum. Müteahhitlerin konvansiyonel binaları neden tercih ettiğine de değinmek istiyorum. Konutların altında dükkan yapılacağı takdirde konvansiyonel binaların yapımı desteklenir çünkü tünel kalıp sistemde büyük metrekareli dükkanlar çıkaramazsınız. Tünel kalıp sistem bir bütün sistemdir, dükkanların metrekareleri bu yüzden daha küçük çıkar. Aşağıda perde betonlar olur, bu perde betonlar güzel dükkanların çıkmasını engellediği için tünel kalıp sistem binalarda uygulanmak istenilmez. Biz de aynı düşünceyle bir kısmını dükkan yapabilmek için konvansiyonel sistem yapıyorduk ama hatamızdan döndük. Şimdi kesin kararımızı alarak yeni yapacağımız konutları tünel kalıp sisteme döndürdük. Bu kararımızın sonucunda dükkan sayımız çok azalacak veya küçük metrekareli olacak, ancak müşterilerimiz sağlıklı bina yapma isteğimizi benimseyecek. Yurt dışında birçok ülkede otoparklar konutların altında yer almaz, bağımsız bir bina olarak yakınlarında yer alır. Aşağıya katlı otopark yapabilmek için konvansiyonel sistem yapmak zorundasınız, konvansiyonel sistem yaptığınız zaman otoparkta araç giriş-çıkışlarına göre kolon ve perde betonları yerleştirebilirsiniz. Fakat tünel kalıp sisteminde bunu yapamıyorsunuz. Şu an tünel kalıp sistem yapıyoruz ama yerin altında otopark yapmıyoruz. Hayata geçireceğimiz iki yeni konut projemizde otopark alanını farklı bir bölgede yapma kararı aldık, binalardan bağımsız olacak. Ülkemizde de kesinlikle böyle yapılması lazım. Konvansiyonel sistemle yapılan binalar en son tercih edilmesi gereken yerler olmalı. Ülkemizde parsel bölünmeleri doğru yapılmadığı için konvansiyonel sistem daha çok tercih ediliyor. Bunun için başta imar planlarının gözden geçirilip bütüncül bir hale getirilmesi lazım. Nasıl ki tarım arazilerinde toplulaştırma yapılıyorsa imar parsellerinde de, inşaat alanlarında da bu işlem yapılmalı. Ülkemizde acilen tünel kalıp sistem ve yatay mimariye geçilmeli. Bunun da tek adresi şu anda Yalova. Bölgemizde arazi çok, imar parsellerimiz de buna uygun. İstanbul gibi büyükşehirlerden profesyonel inşaat firmaları gelsinler ve onlara çözüm ortağı olalım istiyoruz. 15 bin konutluk arazi stokumuz var şu an elimizde. İstanbul’u Yalova’ya getirmenin, Yalova’yı geliştirmenin tek yolu bu büyük projeler.
Son dönemlerde hayata geçirdiğiniz projeler nedir, Yalova Group olarak önümüzdeki senelerde yapacağınız yatırımlarınıza da değinir misiniz?
AVM projemizin yanı sıra, AVM’nin doğusu ve güneyinde 2 ayrı lokasyonda olmak üzere 2.500’er konuttan oluşan toplam 5 bin konutluk bir proje hayata geçirmeye hazırlanıyoruz. Haziran ayında bu projemizin temelini atmayı hedefl iyoruz. Yalova’ya özellikle İstanbul’dan ciddi bir yönelim var. Bunun başlıca nedenleri arasında Yalova’nın yatay mimariye sahip olmasını söyleyebilirim. 1999’da yaşanan depremden bu yana Yalova bu konuda hiç taviz vermedi. Tünel kalıp sistemin uygulanabilmesi için küçük kalan parsellerin birleştirilmesi gerekli. Bizim inşaat yaptığımız lokasyonlarda parsellerimiz çok büyük, bu yüzden rahatlıkla tünel kalıp sistem uygulayabiliyoruz. İstanbul’da bugün mevcut yapıların yenilenmesiyle yatay mimariye dönülmeye çalışılsa, bu çok uzun bir zaman dilimini alır. Çünkü mevcut alanlardaki imar katları çok yüksek ve mevcuttaki imara açık yerlerin katlarını indirmek çok zor. Bu nedenle İstanbul’da yeni bölgelerin imara açılması gerekli. Bugün Türkiye’de yeni yerleri imara açmanız, yeni cazibe merkezleri oluşturmanız zaten zor bir konu. Teknik olarak da bu imkanın yaratılması yasal prosedürler gereği en az bir sene. Ama Yalova’da bugün birçok şey hazır. Kadıköy-Yakacık-Kartal-Pendik güzergahından Yalova’ya gelmek çok kolay. Sadece bu bölgede yaşayanların bile Yalova’yı tercih etmesiyle Yalova Group olarak hayata geçirdiğimiz konut sayımız yetersiz kalır. İstanbul’da yer alan büyük şirketler AVM’mizin ofis katlarından toplu alım yapmak adına bizlere danışıyorlar. Yalova’da konutlarda 4, ticari alanlarda da maksimum 6 kat imar izni var. Bu bizler için çok büyük bir avantaj. Çevre illerde 1999 yılında depremi yaşayanların hiçbiri bu konuya hassasiyetle yaklaşmadı. Biz Yalova olarak devletimizin elinde çok güzel bir fırsatız, uygulama yapılabilecek çok alanı var. Yalova, eğer iyi organize edilirse çok güzel bir yaşam merkezi olabilir. İlimizin yüksek bölgelerinin imara açılması ve İstanbul’un konut ihtiyacının bu bölgelerden karşılanması lazım.
Sürdürülebilirlik son yıllarda büyük önem taşıyor, siz Yalova Group olarak bu konu bağlamında neler yapmaktasınız, sürdürülebilirlik politikanızdan söz eder misiniz?
Kardeş şirketimiz Yalova’nın geri dönüşümünü gerçekleştiriyor ve yeniden ekonomiye kazandırıyor. O yüzden çevre duyarlılığı konusunda şirketimiz bu konuda oldukça hassas. İlk defa geri dönüştürülebilir evsel ve katı atık depolanabilen konut projelerini biz ürettik. Evlerdeki her atığı nasıl değerlendirebiliriz, konut sakinlerini yormadan atıkları sitelere nasıl kazandırırız konusunda çalışmalar yapıyoruz. Bizim tüm binalarımızda her atığın farklı bir bölüme atıldığı bir sistem mevcut. Bütün projelerimizde yağmur suyu depolama tesislerimiz var. Özellikle bahçe sulamasında ve genel temizlikte bu depolanan yağmur sularını kullanıyoruz. AVM’mizde güneş enerjisinden yararlanmak istiyoruz. Binadaki maliyetleri azaltacak, yaşam alanını daha az masrafl ı hale getirecek çözümler üretmemiz gerekiyor. Şu anda en büyük sıkıntılardan bir tanesi de iş gücü. Her şeyi insan gücüyle yapmanın veya insanın ürettiği bir şeyle çözmenin maliyeti de yüksek boyutlara ulaştı. Bu nedenle, enerjiyi satın almadan kendi içimizde maksimum nasıl üretebiliriz, suyu tüketerek değil de var olanı tekrar sisteme kazandırarak pratik yöntemlerle nasıl çözebileceğimiz üzerine odaklandık. Binaları enerji ve ısı korumalı hale getirebilmek adına çözümler üretiyoruz. İzolasyon konusunda çok ciddi çalışmalarımız var. Piyasada devamlı ürün geliştirici ve yenilikçi firmalarla iş birliği halindeyiz.
Açık AVM konseptli bir proje yürütüyorsunuz, burada bu durum nasıl olacak?
Açık AVM konseptini tercih etmemizdeki en büyük etkenlerden bir tanesi de maliyetleri düşürmekti. Bugün birçok AVM’nin en büyük sorunu gider kalemleri, neredeyse kiraları geçen giderleri olmaya başladı AVM’lerin. İnsanları belirli bir ısıda ya da aynı havada tutmanın faydalı bir şey olmadığını Covid 19 pandemisi ile deneyimledik. Açık havada, doğal şartlarda, ısıtma-soğutma giderinin minimuma indirildiği (bu kalemler giderden ziyade çevre kirliliği de yaratıyor) bir ortam yaratmayı hedefl edik. Biz halihazırdaki iklim koşullarını değerlendirmeyi tercih ediyoruz. Doğal ortamda insanlar mevsimleri hissederek ve yaşayarak yaşam alanlarını değerlendirsinler istiyoruz. Biz bunun öncüsü olduk, bizden görerek bunu Türkiye’de uygulayacak birçok yatırımcı olacaktır. Sözünü ettiğim bu etkenlerle bizim AVM’mizin tercih edilen bir cazibe merkezi olacağını düşünüyorum. İnsanlar artık doğallaşmak ve doğayı hissetmek istiyor, suni ortamlara girmek istemiyor. Bu ortamların kendine fayda sağlamadığını gören birçok duyarlı insanın artık açık AVM konseptini tercih edeceğini düşünüyorum.
Gelişen ve her geçen gün yenilenen dünya karşısında sektörler hızlı kararlar ile değişim yoluna girmekteler. Sizce günümüz dünyasında AVM finansman modelleri nasıl olmalı, sizler ne gibi çalışmalar yapmaktasınız?
AVM finansman modelleri geniş bir katılımcı kitlesiyle oluşmalı. AVM bir lokasyona açılıyorsa, oranın ticari ve sosyal yapısını bozmamalı. Fakat bizde bununla ilgili bir proje geliştirilemediği için maalesef Türkiye’de finans sektörü çok gelişmesine rağmen sosyal anlamda hiç gelişmedi. Sosyal anlamda kamu bankaları da dahil olmak üzere hiçbir banka çözüm üretmiyor. Esnafın AVM içinde katılımcı olmasını sağlayacak hiçbir formül yok. Biz bunu kendi gücümüzle yapmaya çalışıyoruz ama maalesef esnafın da durumu çok iyi değil. Biz AVM’yi açtıktan sonra böyle bir ortam yaratacağız, AVM’mizde prensip olarak %50 yerel marka/yerel işletme bulundurma zorunluluğu koyduk. Burayı bir AVM işletmecisine de versek ondan isteyeceğimiz şart bu olacak. Yalova için herkesin büyük dediği bir AVM burası, ama ben istiyorum ki yarısını uluslararası markalar oluştururken diğer yarısında da yerel işletmeler yer alsın. Çünkü ben Yalova esnafının ayakta kalmasını istiyorum. Esnaf kültürü dinamik bir şehir için çok önemli ve bizim bu kültürü yaşatmamız lazım.
Yalova Group olarak spor ve sosyal sorumluluk projelerine önem verdiğinizi biliyoruz. Özellikle Semt77 Yalovaspor Basketbol takımınızın bu denli başarılı olmasının arkasındaki nedenlerini anlatır mısınız, ilerleyen dönemlerde spor ve sosyal sorumluluk adına yeni çalışmalarınız olacak mı?
Yalova çok göç alan bir şehir olduğu için gençlerimizde aidiyet duygusunun yeterince gelişmediğine tanık olduk. Türkiye konjonktürüne baktığımızda aidiyet duygusunun gelişmesindeki en büyük etken spor. Eğer bir şehrin spor dalında başarılı bir hikayesi varsa gençler bunu sahipleniyor. Biz de gençlerin aidiyet duygularını geliştirmek adına öncelikle basketbol dalını tercih ettik ve bu alanda sıfırdan bir hikaye yazdık. Amatör ligden başlayarak Süper Lig’e ulaşan, şehrin markası olan Semt77 Yalova Basketbol Takımı’nı kurduk. Bugün Yalova’nın en çok bilinen markası oldu. Şu anda 1000’e yakın basketbolcumuz var. Hepsi profesyonel basketbolcu olmayacak belki ama hayatlarının en verimli ve en güzel zamanlarının içinde spor kültürüne aşina olan bir gençlik yetiştiriyoruz. Bunu yaparken genç kızlarımızı da bir şekilde spora yönlendirmemiz gerektiğini gördük ve Semt77 Yalova Voleybol’u kurduk. Çok az sayıda transferle çok başarılı bir sonuç elde ettik. 200’e yakın genç kızımız altyapıda yer alıyor. Spor branşında sergilenen bu başarı bize gurur veriyor. Bunların yanına hentbol da geldi, bu alanda da yeni bir hikaye yazmayı hedefliyoruz.