Makaleler

BEKLENTİ YÖNETİMİNE DOĞRU

Önümüzdeki günlerde küresel piyasalarda resesyon endişeleri ve merkez bankalarının para politikaları ana gündem olarak takip edilecektir. Hisse senedi ve emtia piyasalarında Çin’in yeniden açılma kararının getireceği pozitif beklentiler ve enfl asyon baskılarında oluşacak zayıfl amalar fi yatlandırmada etkili olacaktır. Ülkemizde ise seçim dönemine girildiği için iktidarın aldığı ve alacağı popülist ekonomik kararlar ve Cumhurbaşkanı adaylarının açıklanmasıyla oluşacak siyasi gerginlikler gündemi oluşturacaktır. Döviz kurlarının regülatörler tarafından bankacılık sektöründe sık sık yapılan düzenlemelerle baskı altında tutulması, seçim sonrası ciddi bir kur artışının olacağına işaret etmekle birlikte, özellikle ihracatçıların baskılanmış kurdan ve getirdikleri dövizlerle ilgili uygulamalardan şikâyetleri artmaktadır. Seçime kadar piyasalara enjekte edilecek finansman paketleri, kredi musluklarının belirli kıstaslarla başta KOBİ ve esnaflara, bilahare tüketici ve konut piyasalarına açılmasıyla birlikte asgari ücret artışlarının ve diğer ücret artışlarının ilk alınacağı ay olması nedeniyle Şubat ayının canlı bir iç piyasa getireceği beklentisi güçlüdür. Seçimlere kadar özellikle iç piyasaları destekleyerek, ekonomik büyümeyi iç tüketime dayandırarak istihdam kaybı yaratmak istemeyen iktidar politikaları devam edecektir. Dolayısıyla perakende piyasalarında iç tüketim talebinin indirimlerin desteğiyle de artırılarak iyi cirolara ulaşması mümkündür. Ancak seçim sonrası fırtınalı ekonomi piyasalarına tedbirli girebilmek için bugünden hazırlıklar yapılmalıdır. Malum alınacak kararların uygulanması ve neticelerinin alınabilmesi asgari üç ile altı aylık süreler gerektirmektedir.

Seçimler pek tabii ki, mümkün olursa; sonraki dönemde oluşacak ekonomik ve siyasi faktörler perakende piyasalarını olumsuz etkileyecek, bazı AVM‘lerde ortaklık yapılarının değişmesi ve işletme fonksiyon değişimleri görülebilecektir. Özellikle kredi ile gerçekleştirilmiş yatırımlarda borçları kapanmamış şirketlerin yılın ikinci yarısında sıkıntıları daha da artacaktır. Küreselleşme ve ulus devletlerin buna karşı almaya çalışabileceği önlemler çatışmaları ve gerginlikleri artıracak; yeni dünya düzeni için lider pozisyon kapmaya çalışan batı sistemi ile Çin, Rusya, Hindistan arasındaki gelişmeler gündemi oluşturacaktır. Özetle, dünyanın genelinde ekonomi–politik gündem olumlu manada gelişmeyecektir. Ülkemizde ise dünyadaki gelişmelerle birlikte NATO, ABD ve AB ilişkileri daha da ön plana çıkacaktır. Artan ihracatımıza rağmen ithalata bağımlı üretim yapımız, kurlardaki olası artışlar cari açığımızı büyütürken, seçimler nedeniyle iç piyasada para basılarak ve borçlanarak yaratılacak kaynaklar, düşürülmeye çalışılan fi yat artışlarını yani enflasyonu seçim sonrası tekrar yükseltebilecektir. Hem dünya hem Türkiye gündemi 2023’ün tedbirli ve ileride oluşacaklara hazırlıklı stratejiler izlenmesi gereken yıl olmasını gerektireceği aşikârdır. 2030’lara kadar devam etme olasılığı yüksek görülen yeni dünya düzenindeki dalgalanmalar iyimser bir senaryo yerine tedbirli senaryolarla makro ve mikro siyasetlerimizi belirlemekte; hesaplarımızı ve öngörülerimizi buna göre yapmakta fayda vardır.